Prof. Dr. Sibel Ertek Yalçın

Sıkça Sorulan Sorular

Tiroid bezinin az çalışması sonucu tiroid hormonlarının olması gerken düzeylerin altında olmasına “hipotiroidi” denir. Hipotiroidi, halsizlik, yorgunluk, kabızlık, cilt kuruluğu, saç dökülmesi, depresyona benzer ruh hali ve isteksizlik, kadınlarda adet düzensizliği ve düşükler gibi sorunlara yol açabilir.

Tiroid bezinin büyümesine ‘’guatr’’denir. Ama tiroid bezi büyürken dışarı doğru değil de göğüs kemiğinin arkasına, aşağı doğru büyürse buna ‘’iç guatr’’ denir. İç guatr olduğu zaman hasta tiroidinin büyüdüğünü aynada veya kendiliğinden anlamayabilir, dışarıdan bakanlar da farketmeyebilir. Bu nedenle tiroid muayenelerinin check-up sırasında doktorunuzca yapılması uygun olur.

İnsülin direnci, yağ, karaciğer, kas dokularındaki direnç nedeniyle vücudumuzdaki insülinin doğru çalışamadığı, kandaki glikoz gibi önemli metabolitlerin hücreye taşınamadığı bir tablodur. İnsülin direnci tip 2 diyabetten önceki önlenebilir basamak olabileceği için önemlidir ve tedavi edilip normale döndürülebilir. Bu nedenle önemlidir.

Diyabet riskiniz önceden tespit edilir ve gerekli önlemler alınıp takip edilirseniz tip 2 diyabete genetik yatkınlığınız olsa bile diyabeti önlemek mümkündür. Tip 2 diyabet riskinin hesaplanması için yaşınız, boy ve kilonuz, fiziksel aktivite miktarınız, yeme alışkanlıklarınız, kan tetkikleriniz gibi birkaç parametreyi doktorunuz değerlendirerek size yardımcı olabilir. Tip 1 diyabetin önlenmesi henüz mümkün değildir.

İnsülin kullanan herkes tip 1 diyabet hastası değildir. Tip 1 diyabet insülin salgılayan pankreas hücrelerinin eksikliği, insülin salgılamaması sonucu ortaya çıkan ve tanı konduğu andan itibaren sadece insülin kullanılarak tedavi edilebilen, genellikle çocukluk veya genç erişkinlik döneminde ortaya çıkan, tip 2 diyabetten faklı bir hastalıktır. Obezite ile ilişkisi yoktur.

İnsülin bağımlılık yapan bir ilaç değildir, vücudumuzun kendi ürettiği bir hormondur. İnsülin kullanımı sadece tip 1 diyabetle sınırlı değildir, tip 2 diyabette de insülin kullanmanın zorunlu olduğu durumlar vardır. İnsülin başlanan tip 2 diyabet hastalarının bir kısmı pankreas rezervleri yeterli ise uygun koşullarda tekrar tablet kullanımına dönebilirler.

Tip 1 diyabet insülin hormonunun eksikliğinde, tip 2 diyabet ise insülinin etkisine direnç nedeniyle insülinin yeterli çalışamaması sonucu oraya çıkan hastalıklardır. Bitkisel destek tedaviler insülin direncini azaltmada ilaçlar kadar başarılı değillerdir, bazıları ilaçların etkisine yardımcı olacak şekilde hastalar tarafınca kullanılabilir. Ancak insülinin yerine geçebilecek bitkisel bir tedavi yoktur.

Polikistik over sendromu, menstrüasyon düzensizlikleri, akne, vücutta kıllanma artışı gibi belirtilerle ortaya çıkan, over (yumurtalık) düzeyinde insülin direnci ve hormonal dengesizlikler nedeniyle gelişen bir hastalık tablosudur ve bulguların şiddeti ve laboratuvar sonuçları her hastada aynı olmayabilir. Hastalığın tedavisinin muayene ve tetkik sonuçlarınızla beraber yapılacak bir değerlendirme sonunda düzenlenmesi gerekir.

Hipofiz bezi, beynin alt kısmında bulunan yaklaşık nohut büyüklüğünde olan ancak vücuttaki hemen hemen tüm endokrin bezlerin çalışmasını düzenleyen merkezdir. Hipofiz bezinin çalışması, tiroid bezinin, böbrek üstü bezlerin, yumurtalık ve testislerin çalışmasını düzenler, prolaktin, büyüme hormonu gibi hormonların düzeylerini ayarlar.
Böbrek üstü bezlerin çalışma bozuklukları kronik hastalıklardır ve özellikle az çalışması durumunda kullanılan hormon ilaçları ömür boyu yakın takiple dozları düzenlenen, ayarlanan ve kullanımı hayati öneme sahip olan ilaçlardır.

Yüksek tansiyon genellikle “idiopatik” yani altında bir neden bulunamayan bir hastalık olsa da ilk tespit edildiğinde kalp, böbrek ve hormonal nedenli olup olmadığı araştırılır.

Hormonal hastalıklardan tiroid ve böbrek üstü bez bozuklukları ve bazen hipofiz hormonlarındaki sorunlar hipertansiyon nedeni olabilir. Hormonal nedenlerin araştırılması için bu hormonlarla ilgili muayene bulgularının olup olmadığının iyi bir endokrinoloji muayenesi ile değerlendirilmesi uygun olur.

Adet gecikmeleri, akne, kıllanma artışı gibi durumlarda böbrek üstü bez ve yumurtalık hormonları ile ilgili değerlendirme, tiroid tetkiklerinin görülmesi uygun olur. Sık menstrüasyon için ise kadın doğum muayenesi yanı sıra tiroid testlerinin de kontrol edilmesi önerilir. Akne, kıllanma artışı olmadan adet gecikmeleri olması durumunda da jinekolojik muayene ile beraber endokrinolojik muayene de gerekebilir.

Tiroid hormon fazlalığına halk arasında verilen isim “zehirli guatr”dır. Tiroidin çok çalışması bazen tiroidin tamamının tutulduğu Graves hastalığı gibi hastalıklarda, bazen fazla çalışan bir tiroid nodülü nedeniyle olabileceği gibi tiroid testlerinin bozulması, dışarıdan ilaç veya iyot kullanımı sonucu da gerçekleşebilir. Doktorunuz bu nedenleri ayırabilmek için sizden kan tetkikleri, tiroid ultrasonografisi ve bazı durumlarda da tiroid sintigrafisi gibi tetkikler isteyecektir.
Tiroid bezi büyürken içinde oluşan küçük yumru benzeri yapılara tiroid nodülü diyoruz. Tiroid nodüllerinin çoğu iyi huylu tiroid oluşumlarıdır, ancak bazı nodüllerde kansere dönüşebilen veya kanser hücreleri bulunabilir. Tiroid nodülleri kan tetkiklerinde tespit edilmez, tiroid muayenesi veya tiroid ultrasonu ile tespit edilirler. Tiroid ultrasonu aynı zamanda nodülün görünümünde şüpheli özellikler olup olmadığı hakkında da bilgi verebileceği için nodülü olan kişilerin takibinde de değerlidir.
Ailesinde tiroid kanseri öyküsü olanlar, baş-boyun bölgesine radyasyon maruziyeti bulunanlar veya bu bölgeye radyoterapi almış olanlar, ailesinde tiroid kanseri ile ilişkili bazı sendromlar (MEN, Cowden, FAP sendromları gibi) bulunanlar tiroid kanser riski yüksek kişilerdir. Tiroid kanseri önlenebilir bir kanser türü değildir.
Cushing Sendromu böbrek üstü bezin fazla kortizol salgılaması sonucu kilo artışı, aydede yüz, akneler, kıllanma artışı, yüksek tansiyon ve diyabet gelişimi, kemik erimesi gibi birçok soruna yol açarak ortaya çıkan bir sendromdur. Böbrek üstü bezin değerlendirilmesi ile tanı konur. Böbrek üstü bezdeki her kitle hormon salgılamayabilir, kan tetkikleri ve muayene bulguları önemlidir.
Şeker hastalığında uzun süre kontrolsüz ve yüksek seyreden glukoz düzeyleri damar ve organ hasarlarına yol açar. Hasar gören organların başında böbrekler yer alır. Böbreklerin yüksek şeker düzeylerinden zarar görmemesi için şekerin normal düzeylerde seyretmesi gerekir. Şeker ilaçları kan glukoz düzeyini normale çekerek böbrek hasarını önler. Yani böbreği bozan asıl etken şekerin kontrolsüz ve yüksek seyretmesidir, şeker ilaçlarının böbrek veya karaciğere zararı yoktur, şeker kontrolünü sağladıkları için şeker hastalarında organ hasarını önleyici faydası vardır. Ancak şeker hastalığı nedeniyle böbrekte ve karaciğerde ileri derecede hasar gelişmişse şekeri tabletlerle kontrol etmek mümkün olmayacaktır, bu durumda kullanılması gereken ilaçlar insülinlerdir.
Gebelikte kullanımı uygun bulunmuş insülinlerin bebeğe veya anneye zararı yoktur. Gebelik öncesinde diyabet tanısı almış ve insülin kullanmakta olan hastaların korunmayı bırakmadan önce endokrinologları ile görüşüp ilaç düzenlemesi yapmaları uygun olur. Gebelikte ortaya çıkan şeker hastalığı için insülin kullanması gereken hastalara da takip eden endokrinologları uygun insülinleri reçete edecek ve doz ayarlayıp ilacın kullanımıyla ilgili detaylı bilgileri vereceklerdir.
Tip 2 diyabet önlenebilir ve öngörülebilir bir hastalık olduğu için önemlidir. Yaşam şeklimiz, genetik yatkınlığımız, tetkik sonuçlarımız, yeme-içme alışkanlıklarımız, günlük aktivite durumumuz, vücut kitle indeksimiz gibi birçok gösterge hesaba katılarak diyabet olma riskiniz endokrinoloğunuz tarafınca hesaplanabilir ve almanız gereken önlemler varsa planlamalar yapılabilir.
Şeker hastalığı gebeliğe engel bir hastalık değildir. Şeker hastaları gebe kalabilirler. Ancak gebelikte ve mümkünse öncesinde ideal şeker hedeflerine ulaşmış olmak, bu ideal değerleri korumak hem anne hem de bebek için daha konforlu ve daha sağlıklı bir hamilelik süreci anlamına gelir. Gebelikte yüksek veya düşük şeker düzeyleri bebeğin ve annenin hayatını riske sokabilir, bebekte gelişimsel problemlere, gebelik komplikasyonlarına yol açabilir.
Tiroid hastalıklarında kan tiroid hormon düzeyleri ideal aralıklarda seyrediyorsa sorun olmadan gebe kalınabilir. Bebek planı olan ve gebelik öncesinde takip edilen tiroid hastalarında hamile kalma durumu da hesaba katılarak, gerekiyorsa ilaç kullanımı açısından değerlendirme yapılabilirse hem düşük ihtimali hem anne karnında bebeğin ideal gelişimi sürdürebilmesi açısından riskler en aza indirilmiş olur.
Şeker hastalarının oruç tutmaları, özellikle coğrafi bölge nedeniyle uzun açlık saatleri gerektirdiği zaman hem uzun süre susuz kalma hem de uzun süren açlık durumu nedeniyle hipoglisemi ve diyabetik ketoasidoz açısından risklidir. Diyabetin kaç senedir var olduğu, son bir yıl içinde herhangi bir diyabet koması yaşanıp yaşanmadığı, diyabete eşlik eden hastalık ve komplikasyonların varlığı (kalp hastalığı, böbrek yetmezliği gibi), kullanılan ilaçlar gibi birçok faktörle beraber muayene bulgularınız ve son tetkikleriniz de görülerek oruç tutmanızın size ne kadar risk getireceği konusunda doktorunuz sizi bilgilendirebilir.

Tüm uluslararası diyabet kılavuzlarında önerilen, Tip 1 diyabet hastalarının diyabet tanısı aldıkları 1 yıl içinde, Tip 2 diyabet hastalarının ise tanı konar konmaz göz muayenesi olmalarıdır. Diyabete veya hipertansiyona bağlı retina bozukluklarında hastanın uzun yıllar hiçbir şikâyeti olmayabilir, görme problemi fark edilmeyebilir.